Anarşist feminizm dendiğinde aklınıza ne gelir bilmem.
Fakat benim aklıma ilk gelen Emma Goldman oluyor daima.
Ve onun müthiş fikirleri elbette.
Kendisi, 1869 yılında Litvanya’da Yahudi bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiştir. Henüz 15 yaşında, fabrikada çalıştığı yıllarda anarşizmle tanışır. 17 yaşında ise kız kardeşi ile birlikte Amerika’ya göç eder.
Burada hem hapse giren kadın yoldaşını savunmak amacıyla hem de kendi fikirlerini yayabilmek, anarşizm propagandası yapmak adına dergi yayınlamış, birçok şehirde konuşmalar yapmış ve toplantılara da katılmıştır.
Birinci Dğnya Savası öncesinde de anarşist yoldaşlarıyla birlikte kurdukları “Askerliğe Karşı Birlik” ile savaş karşıtı faaliyetleri nedeniyle yoldaşlarıy birlikte SSCB’ye sürgüne gönderilmiştir.
1936’da İspanya’ faşizme karşı savasan yoldaşlarına katılan Goldman, 1944 yılında hayatını kaybeder.
Emma Goldman’ ın Türkçe’ye çevrilen birçok kitabı bulunmaktadır. Bu kitap ise Agora Kitaplığı tarafından 2006 yılında yayınlanmıştır.
Kitap
Goldman’ ın. “Bir Anarşistin Hayata Bakışı” başlıklı yazısıyla başlar.
Yazısına şu satırlarla devam eder: “Burada tabi ki bütün anarşist yoldaşlarımın adına konuşamam, ama ben kendi adıma şunu ifade etmek isterim ki, ben hayatımı, geriye dönüp bakacak vakit bulamadığım denli yoğun ve şiddetli yaşadım.”
Ki gerçekten de öyle yaşamıştır.
Fakat bu giriş cümlesi aslında bize şunu da anlatmaktadır, Emma Goldman bize teorilerle dolu ağır metinler sunmayacak yalnızca.
Bize hem teorik, hem de öznel düşüncelerinin sıkça yer aldığı, kuramlara boğulup kalmadığınız metinler sunacak.
Biz aslında Goldman’ın öz düşüncelerini okuyacağz bu kitapta. Tabii ki onunda yaşamından anektodlarıyla birlikte.
Onun inandığını okuyacağız; evlilik ve aşka dair, kıskançlığa dair, kadın ticaretine dair, anarşizm ve kadın sorununa dair, vatanseverlik ve militarizme dair, kadınların özgürleşmesine dair ve ateizme dair…
Kitabın son kısmı ise, “Hayatım Yaşamaya Değer miydi?” başlıklı yazı.
Yer yer bu sorgulamayı hepimiz yapıyor olsak da onun gibi hayatını “yoğun ve şiddetli” yaşamış güçlü bir kadının bu yazıda neyi sorguladığını düşünmeden edemediniz siz de değil mi şu an?
Öyleyse ne duruyoruz ki,
Haydi dans!
Bu makalenin tüm hakları www.pophaber.com’a aittir.