Messiah, Michael Petroni tarafından yaratılan, Amerikan yapımı gerilim türünde bir Netflix orjinal dizisi. İlk sezon, 1 Ocak 2020’de Netflix’ te yayınlandı ve dizinin ilk sezonu toplam on bölümden oluşuyor.
Dizide Mehdi Dehbi, Tomer Sisley, Michelle Monaghan, John Ortiz, Melinda Page Hamilton, Stefania LaVie Owen, Jane Adams, Sayyid El Alami, Fares Landoulsi ve Wil Traval gibi isimler yer alıyor.
Dizinin konusunu ise şöyle özetleyebiliriz:
‘Messiah’ dizisi, yıllardır anlatılan ve semavi dinlerde kabul gören, İsa Peygamberin geri dönüşü ve dünyayı kurtaracak olması inancını konu almakta. Dizinin adından da anlayabiliyor bunu.. Dizinin hikayesi, ilahi bir varlık olduğunu iddia eden ‘Al Messiah’ ın, Eva Geller adlı bir CIA ajanı tarafından takip edilmesi ve araştırılması üzerine kurulmuştur.
Dizinin hikayesi Netflix’ in sayfasında ise şu şekilde izleyiciye aktarılmıştır.
“İhtiyatlı bir CIA ajanı, ruhani bir hareket başlatan ve siyasi kargaşa yaratan karizmatik bir adamı araştırır. Gerçek olaylardan uyarlanmayan kurgusal bir hikâye.”
Şam’da başlayan ve ardından İsrail’e, ve hatta ABD’ye dek uzanan bir maceranın içine düşüyoruz.
Hepimizin bildiği, aşina olduğu “mesih” hikayesine… Üstelik yüzyıllardır kaotik bir coğrafyada. Terörün, katliamların, yokluğun, acının coğrafyasında.
Mesih Suriye’de İŞİD’in kontrolü altındaki Şam’da, müslümanlara seslenirken çıkıyor karşımıza. Kitleye sesleniyor:
“onlar Allah’ın kelamıyla hareket ettiklerini söylüyorlar….
…oysa onlar yalnızca zulüm ediyorlar”
Ve bu küçük vaazın ardından günlerce sürecek olan kum fırtınası başlar.
İŞİD birlikleri çekilir….
Mesih beraberindekilerle birlikte “kaderlerine doğru” bir yola çıkar.
İlk durak İsraildir. “Kutsal Topraklardır”
Ve tabii bir de işin içinde CIA olmazsa olmaz. Suriye, İsrail, Filistin üçgeninden çıkan Mesih’ in “mucize” leri ile birlikte sıradaki durağı ise Teksas olur.
Burada bir kasabada hortum çıkar ve Mesih de burada görülür . Kasabada hortum her şeyi yerle bir ederken ayakta kalan tek yer küçük bir kilise olur. Mesih, kilisenin papazının kızını hortumda kurtarmıştır.
Senaryoda 3 kadim dinin öğretilerine de eşit derecede yer veriliyor olması dikkat çekici bir unsur. Kuran-ı kerim’den, İncil’den ve Tevrat’dan alıntılarla da bu durum desteklenirken, asıl olanın “inanç” olduğu vurgusu yapılıyor aslında.
ABD ve İsrail gibi ülkelerin “mülteci politikaları” na da yer verilmesi dizide dikkatimi çeken diğer bir unsur oldu.
Ana hikaye “Mesih” üzerinde işlenirken, yan hikayelerde Suriyeli mülteciler, inancını yitirmiş polis memurları, CIA görevlileri ve inancını yitirdiğini sanan bir papaz işlenmekte.
İsrail sınırındaki mülteci kampında iki genç Suriyeli dosttan birinin, diğerine (yaralı olan dostuna) Küçük Prens’ten bir bölüm okuması ve okunan bölümün tercihi izlerken dikkatimi çekti.
“Sonunda Küçük Prens’in gezegeninde, öteki gezegenlerde olduğu gibi iyi ve kötü bitkilerin varolduğunu öğrendim. İyi bitkilerin tohumları daha iyi, kötü bitkilerin tohumları daha kötü oluyormuş. Ama bu tohumlar göze görünmüyormuş. Toprağın kuytularına gizlenmiş dururlarken arada bir birkaçının uyanacağı tutarmış.” Ve anlayan genç sonra etrafına bakar. O kaos, yerle bir edilmişlik, çaresizlik…
“İnanç” “sevgi” “bütünlük” gibi kavramların yanı sıra dizide sık sık karşımıza çıkan bir diğer kavram baba-evlat. Tanıdık geldi değil mi bir yerlerden.
Ve “Mesih”, Papaz ve Papaz’ ın ailesi, beraberlerindeki yüzlerce insanla birlikte bir “yol” a çıkarlar. Varılan yer “Beyaz Saray”dır. Mesih burada yine kalabalığa seslenir.
“Gördüğünüz şey sizin seçiminiz olacak… Hepimiz yeni düzenin parçalarıyız. Kaosun, yitirmişliğin, varlığın, hiçliğin, sevginin, ötekinin ve de tanrının. “
Dizide sık sık üzerinde durulan bu kavram aslında Tasavvuf inancında da karşımıza çıkmaktadır.
“En el hak” yani “ben Allah’ım”
Bu nedenle de kapsayıcılık, bütünleyicilik ve çoğulculuk kavramları çok fazla vurgulanıyor hikayede.
Tabii bir de olmazsa olmazımız mucizeler. .Öyle ya her peygamberin mucizesi vardır çünkü.
Fakat, tüm bu bütünleyici, kapsayıcı mesajlara rağmen, buram buram “ben Amerikan yapımıyım” diyen bir dizi izlemekteyiz aslında. Her haliyle bunu izleyiciye çok yoğun bir şekilde veriyor. Senaryosuyla, çekimiyle, kurgusuyla, her şeyiyle yani…
Felaketler birbiri ardına gelirken Amerikan Başkanı’ nın
“dünya barışı” için bir şeyler yapması gerekiyordur.
Fakat işler her zaman kolay gitmez değil mi? Ve daima bir belirsizlik vardır. Daima bir şüphe.
İnanmak için çok nedene ihtiyaç duyarız inanmamak için ise nedenlerimiz hazırdır. Mesaj içeriği yoğun bir sonla kapanıyor dizimiz. Fakat işler serildi, düğümlendi, çözülmedi.
Kendi adıma diziyi izlerken, “aşırı bağlandım, çok sürüklendim, başından kalkamadım,” diyemem. Fakat berbat bir dizi izledim de denemez. Seyir zevki olan bir dizi iyi kurulmuş ve çekilmiş bir hikaye klişelerine rağmen.
Pek de şaşıracağınız bir örgü yok fakat olabildiğince objektif yaklaşılmaya çalışılmış. Hikayeye yalnızca mistik değil politik mesajlar da içeriyor. Bunların çoğu da gerçeği yansıtmakta.
“Mesih” dünyayı kurtarabilecek mi ya da kendine inandırabilecek mi bilemiyorum fakat, “coğrafya kaderdir”
İyi seyirler dilerim.
Bu makalenin tüm hakları www.pophaber.com’a aittir.