Bir klişe olarak, Türkçe fantastik sinemanın zorluğundan bahsedip durulur yıllardır. Sinemasal kurmacanın bu alanında üretemiyor oluşumuzun bir sürü nedeni var. Bu yazı bunu tartışmaya açan bir içerikte olmayacak. Tekrara düşmeye gerek yok diye düşünüyorum.
Daha pratik bir alandan meseleye giriş yapmak daha iyi olacaktır. Ayıla bayıla izlediğimiz fantastik türün iyi bir ürününü ortaya koymak Türkiye’de neden bu kadar zor?
Fantastik türü ya da bütün bir edebi anlatıları belirleyen temel bir kural var. Olasılık ilkesi. Bu ilkenin ne derece iyi kurulup kurulmadığı filmin ya da dizinin gerçeklik alanını oluşturur. Senaryo buna hizmet eder. Seyirci fantastik bir ürünü alımlarken zaten bunun “mış” gibi olduğu ön kabulüyle izler. Kandırılmaya razıdır. Bunun için bilet alır ya da Netflix, BluTv, PuhuTv, Amazon Prime ve son olarak AppleTv abonesi olur. Sinema tarihinin ilk filmlerinden bu yana, bilim kurgu-fanstastik tür, insanın bir başka dünya fikri üzerinden anlam arayışının bir ürünü olabilir.
Netflix’ in Türkiye stratejisinin bu düşünceden yola çıktığından emin değilim. Mesele başka gibi duruyor.
Netflix, bu ilk yerli yapımlar için, neden fantastik türü tercih ediyor sorusunu sormamak elde değil. Hakan: Muhafız (The Protector) dizisi bunun ilk örneğiydi. Dünyayı Kurtaran Adam’dan sonra süper otantik kahramanımız. Batılı anlamda dizi endüstrisindeki ilk göz bebeğimiz. Netflix tarafından dizinin yayına girdiği ilk dört haftada on milyon kişi tarafından izlendiği açıklaması yapıldı. Geçtiğimiz haftalarda Netflix İletişim Müdürü Artanç Savaş Netflix’in Türkiye’de 1.5 milyondan fazla abonesi olduğunu açıklamıştı. Bu da Hakan: Muhafız’ ın kürel anlamda bir strateji üzerine de kurulduğunu, altyazı ve dublaj seçenekleriyle bir pazar stratejisi belirlendiğini gösteriyor.
Ben bunu bir seçenek olarak “oryanlalizm” olarak tanımlayacağım. Etimolojik olarak ~Fr oriental doğuya ait, doğulu < Fr orient doğu, Lat oriens a.a. < Lat oriri (güneş) doğmak anlamlarına gelen oryantalizm , Edward Said’ den bu yana olumsuz anlamda kullandığımız batılı bir görme biçimini ifade eder. Esasında doğulu toplumları batılı bir düşünüş ve fantezinin içerisine sığdıran bir bakış açısıdır. Bu açıdan doğulu bir ülke olarak Türkiye’ nin oryantalist bir nesne haline geldiğini görebiliriz.
Hakan: Muhafız dizisindeki mekansal uzam İstanbul’un tarihi yarımada bölgesi ve Kapalı Çarşı oluşu, İstanbul’un şarkı temsil eden bir sembol oluşuyla doğrudan ilişkilidir. James Bond Skyfall filminde, Kapalı Çarşı’nın çatı katında çekilen kovalamaca sahnesini unutmak mümkün değil. Batılı bir görme biçiminde İstanbul, Kapalı Çarşı’dır. Otantik ve ilkeldir.
Netflix’in ikinci Türkiye yapımı olacak Atiye dizisinden ne bekleyebiliriz?
Yönetmen koltuğunda Özen Açıktan ve Gönenç Uyanık’ ın birlikte oturduğu dizi, Şengül Boybaş’ ın Dünyanın Uyanışı adlı kitabından uyarlanmıştır. Beren Saat ve Mehmet Günsör’ ün başrollerini paylaştığı dizi genç ressam Atiye’ nin hikayesine odaklanır. 2018 yılında Unesco Kalıcı Miras Listesi’ne giren Göbeklitepe filmin hikayesinde önemli bir tarihsel alan açıyor gibi. Özen Açıktan ve Gönenç Uyanık, Filmlowers ile yaptıkları söyleşide, diziyi türsel olarak “mistik-drama” olarak tanımladıklarını ifade ederler. Fantastik bir tür olarak tanımlamazlar. Bu da bize Anadolu mitolojisinin kapsını aralar. Göbeklitepe’nin bilinen ilk tapınım alanı olması, birçok inanca ev sahipliği yapmış Anadolu’ yu hikayenin merkezine yerleştirir.
27 Aralık’ta gösterime girecek Netflix’ in Atiye dizisi için bugün açısından olumlu-olumsuz bir değerlendirme yapmak mümkün gözükmemekte. Dijital bir platformda ikinci yerli yapımın açacağı olanakları herkes gibi ben de merakla bekliyorum.
Hakan: Muhafız dizisi oryantalist bir bağlamda fantastik bir izlekten hareket etmiş olsa da Atiye’ yi açığa çıkartan kapıyı ilk aralayan projeydi. Atiye dizisi de bu açıdan başka yapımların dijital platformlardaki kapısını aralayabilir.
Bu makalenin tüm hakları www.pophaber.com’a aittir.