Göstergeler kuramı ya da öğretisi. Gösterge kavramı üstüne Eskiçağdan başlayarak birçok felsefeci, bilim adamı ve hekim düşünce üretmiş, başta dilsel göstergeler olmak üzere çeşitli alanlardaki göstergeleri (tıpta hastalık belirtilerini) yorumlamışlardır. Göstergeler öğretisi Stoacılarla birlikte özellikle dil ve mantık alanındaki araştırmalarda ortaya çıkmış, öte yandan Yunanlı hekim Galenos da hastalık belirtilerinin incelenmesi anlamında semeiotike terimini kullanmıştır.
Göstergeler kuramı ya da öğretisi. Gösterge kavramı üstüne Eskiçağdan başlayarak birçok felsefeci, bilim adamı ve hekim düşünce üretmiş, başta dilsel göstergeler olmak üzere çeşitli alanlardaki göstergeleri (tıpta hastalık belirtilerini) yorumlamışlardır. Göstergeler öğretisi Stoacılarla birlikte özellikle dil ve mantık alanındaki araştırmalarda ortaya çıkmış, öte yandan Yunanlı hekim Galenos da hastalık belirtilerinin incelenmesi anlamında semeiotike terimini kullanmıştır.

Gösterge Bilime Kısa Bir Giriş

       Göstergebilim Kavramının Etimolojik Kökeni

Göstergebilm: (Fr.sêmiotique, sêmiologie; İng. Semiotics,semiology; İt. Semiotica, semiologia)

Göstergeler kuramı ya da öğretisi. Gösterge kavramı üstüne Eskiçağdan başlayarak birçok felsefeci, bilim adamı ve hekim düşünce üretmiş, başta dilsel göstergeler olmak üzere çeşitli alanlardaki göstergeleri (tıpta hastalık belirtilerini) yorumlamışlardır. Göstergeler öğretisi Stoacılarla birlikte özellikle dil ve mantık alanındaki araştırmalarda ortaya çıkmış, öte yandan Yunanlı hekim Galenos da hastalık belirtilerinin incelenmesi anlamında semeiotike terimini kullanmıştır.

Ortaçağ’da skolastik felsefeciler anlamlama biçimleri (modi signifacandi) ile ilgilenmişler, içerik ve biçim arasındaki ilişki üstünde durmuşlardır. (Açıklamalı Göstergebilim Sözlüğü, Mehmet Rıfat, Türkiye İş Bankası Yayınları, Sf.99)

“Bugün Batı dillerinde kullanılan ve Türkçede göstergebilim ile karşılaştığımız semiyotik sözcüğü Yunancadaki semeiotike teriminden, semiyoloji sözcüğü ise Yunanca semeion (gösterge) logia (“kuram”, “söz anlamındaki logos’tan) sözcüklerinin birleşmesinden doğmutur. Gösterge (ya da belirti, işaret) anlamına gelen yunanca semeion, teknik ve felsefi bir terim olarak İÖ 5. Yüzyılda Yunanlı Hekim Hippokrates ve Yunanı felsefeci Permenides tarafından daha çok “kanıt”, belirti”, “semptom” anlamına gelen Yunanca tekmerion ile eşanlamlı olarak kullanılmıştır.”  (Gösterge Bilimin ABC’si, Mehmet Rıfat, Say Yayınları. Sf.27)

Dil ve Dilsel Göstergelerin Temel Özellikleri

Dil istemli olarak üretilen bir simgeler düzeni aracılığıyla düşünce, duygu ve isteklerin bildirişiminde kullanılan, insan tarafından yaratılmış bir yöntemdir. Dil bu bakımdan insanlar arası iletişimi sağlayan, ses ve anlamca ortak kültürel öğelere sahip çok yönlü bir dizgedir.

Dilsel göstergelerin temel özellikleri birbirinden ayrılmayan iki düzlem şeklinde gerçekleşir. Bir yanda sesler bir yanda da kavram. Dilbilimcilerin genel tanımlamalarına göre ses ya da ses bütünleri gösteren, kavram da gösterilen olarak tanımlanır.

Dilsel dizgeler belli koşullarla işleyen anlamlı bütünlerdir. Bu anlamlı bütünlerin herbir parçası, birimi genelde gösterge olarak tanımlanır.

Yalın -Derin Gösterge Dizgeleri

Trafik işaretleri, sağır dilsiz alfabesi, flamalar, jet ve mimikler, tabelalar, bayraklar gibi gündelik yaşamın yaşamın akışı içerisinde maruz kaldığımız anlamlı dizgeler, belirli bir toplumsal  uzlaşma sonucu açığa çıkmış daha ilk bakışta anlamı kapalı görüren hemen sonra kendisi açımlamaya başlayan, toplumsal bildirişimde kolaylık sağlayan yalın dizgelerdir.

Tanımlanması kesin çizgilere sığdıralamayan, somut ve gözlemlenen bir gerçek nesne ile değerlendirilemeyen, anlaşılması ve sınıflandırılması yalın dizgeler gibi kolay olmayan (roman,tiyatro, resim vb.) bu tür dizgeler basit bildirişim amaçlı yalınz dizgelerde uygulanan yöntemlerler kavranamaz. Anlamlama göstergebilimi olarak tanımlanan bir yöntem izlenmelidir.

Yapısalcılığın Kökenleri

Yapısalcılık konusunda bütün araştırmacılar ilk kaynak konusunda İsveçli dilbilimci Ferdinand de Saussure’ün 1916 yılında öğrencilerinin ders notları aracılığıyla yayınlanan “Genel Dilbilim Dersleri”ni  gösterir. Bu çalışma dilbilim alanında bir devrim olarak tanımlanır. Saussure’ün dil olgusuna ilişkin kullandığı “dizge” sözcüğü sonraki araştırmacılar tarafından, özellikle 1960’lı yıllardan sonra “yapı” sözcüğüyle değiştirilmiş ve yapısalcılık kuramının temel kavramı haline gelmiştir.

“Saussure’ün çalışması nasıl yapısalcılığın dilbilimden kaynaklanan genel özünü belirliyorsa, Rus biçimselliği de yazın alanında yapısalcılığın çıkış noktasını belirler.” (Yapısalcılık ve Bir Uygulama Ayşegül Yüksel. Sf.33)

            Gösgerge Dizgesilerinin Yararlılıkları ve Algılanışı

  •  Mutlaka kendine özgü bir işlem yapma biçimi olmalı. Bunu en net olarak konuşma dilinde görülür. Sinyalizasyon sistemleri de buna iyi bir örnektir. Treni durdurarak kendine özgü bir işem yapar. Bu bakımdan en grift işlem yapma biçimi sanatsal göstergelerdir. Onlardaki anlama erişmek anlamı bulmak zordur.
  • Gösterge dizgesi geçerli olduğu alan, ya da yapı ile sınırlıdır. Örneğin, sinyalizasyon sitemleri deniz, hava, kara ulaşımnda farklılıklar gösterir.
  • Göstergebilimi, göstergelerin kendi doğası ve sayısıyla anlarız. Türkçedeki harf sayısının belli olması, bir çiçeğin renklerinden anlaşılması gibi.
  • Göstergelerin işleyiş biçimi vardır. Türkçenin ifade biçimlerini. Bunları sınıfladığımızda gösterge dizgeleri ile iletişim kuruyoruz
  • Gösterge dizgeleri verili bir kod içinde algılanırlar. Bunlar toplumsal yapı ile bağlantılıdır. Nedensizdir. Göstergede neden asla aranmaz. Konvansiyonel ve uzlaşmacıdır. Bir konsensüs(uzlaşma) sağlarlar. Kodların toplumsal niteliği uzlaşmaya bağlıdır. Örneğin renklerin düz ve yan anlamları olması gibi. Herhangi bir rengin düz anlamdan çıkıp yan anlama girmesi uzlaşmayı bozar.. Alma’nın kendiliğinden “elma” olması bir dikte sonucu gerçekleşmemiş, üzerinde uzlaşılarak oluşmuştur. Göstergelere müdahale edilmemelidir. Bu uzlaşmanın oluşmasını engeller.

Dil ve Dil Dışı Göstergeler

Göstergeler, dilsel göstergeler ve dil dışı göstergeler olarak iki ayrılır. Dilsel göstergeler ise nedensizdir. Ekmek, karpuz, elma gibi şeylerin neden böyle ifade edildiğine dair bir açıklama getiremeyiz. Dil dışı göstergeler.

  • Belirti:  Bacadan çıkan duman. daha çok doğal fenomenlerle ilgili olan. Bir durumdan sonra gelen sonuç. Belirtenle, gösteren ve gösterilen arasındaki ilişki nedenli bir ilişkidir.
  •  Belirtke: Bazı göstergeler iletişim kurma, bir mesaj aktarma, bir bilgi verme amacı taşır. Bu durumda belirtke haline gelir. Bayraklar ve renkleri, siren, alarm, korna, yol işaretleri, el-kol haraketleri, tabelalar.. Daha evrensel niteliktedir belirtkeler. İletişim kurma çabası, isteği ile kurgulanmış, uzlaşmaya dayanan ve tek bir mesaj ileten göstergelerdir. Belirtkeler tek bir mesajdan fazlasını iletemez.
  • Simge: Benzerlik ve uzlaşma ilişkisi içinde , soyut ve sayılamayan tek bir gösterilene göndermede bulunan görsel bir biçimdir.  Beyaz Güvercin. Simgenin kültürel ve toplumsal bir değeri vardır. Dolayısıyla toplumdan topluma değişiklik gösterir.
  • İkon (görsel gösterge): Fotoğraf, portre, resim, heykel, plastik sanatlar vb.

 Tiyatro Alanında Yapısalcılık ve Göstergebilim

Tiyatro alanındaki yapısalcılık ilk kez Prag Okulu çevresinde toplanan kişisel tarafından gerçekleştirilmiştir. Tiyatro alanında yapısalcı bir kurum oluşturma düşüncesinin öncülüğünü Otakar Zich yapmıştır. (…) tiyatro olayının görsel ve işitsel öğeler doğrultusunda araştırılması gerektiğini ortaya koyar. Zich ayrıca tiyatroyu oluşturan öğeleri iki kümede toplar: kavramsal öğeler ve somut olarak gözlemlenebilen öğeler. Kavramsal öğeleri dramatik eylem, dramatik kişi, dramatik olay örgüsü ve dramatik uzam oluşturur. Somut olarak olarak gözlemlenebilen öğeleri ise oyun metni, oyuncular, sahne tasarımı, giysiler ve seyircidir.” (Yapısalcılık ve Bir Uygulama, Ayşegül Yüksel Oğlu, Gündoğan Yayınları. Sf.64)

Tiyatro bir makro gösterge, içerideki materyaller mikro göstergelerdir. Bir göstergenin analiz edilebilmesi için tüm gösterge dizgeleri saptanmalıdır. Dekor, kostüm, ses, ışık, teknoloji vs.

Tiyatronun göstergebilimi bütün nesne ve bedenleri radikal olarak değiştirir. Onlara  güçlü bir anlam yükler. Günlük hayattaki en sıradan nesneler ya da şeyler sahne üzerinde çok güçlü bir işlev üstlenirler. Tiyatrodaki nesnelerin gösterge işlevi günlük hayatın işlevlerinden çok farklıdır. Gösterim, sergileme, sahneleme tamamıyla anlam üretmeye yöneliktir. Diğer sanatlarda bu durumdan söz edilemez.

Teatral Göstergeler ve Yan Anlam-Düz Anlam

Yan anlam. Düz anlamında olmadığı yerde yan anlamdan da söz edilemez. Teatral göstergede yan anlam, oyunda sahnelenen evrenin ahlaksal, etik, ideolojik kodlarını verir. Tiyatro göstergelerinin bağlandığı yan anlam çok önemlidir. Bu yüzden göstergelerin yan anlam potansiyeline dikkat edilmelidir. Nesneleri sahneleme esnasında buna göre kullanmak gerekir. Göstergeler izleyicinin ortak kültür dünyasına seslenir. Dekor ve kostüm odak noktasıdır.

Her tiyatro oyunu yan anlam ve düz anlam diyalektiği ile anlam üretir. Tiyatro fenomenleri anlamını bu diyalektikten alır. Tüm öğeler tiyatro oyununun semiyotik alışverişini sağlar. Tiyatro göstergeleri bu yüzden fazlaca anlam üretir. Sahne kullanılan bir gösterge bizi sınırsız sayıda anlama götürebilir. Tiyatro göstergesi aynı zamanda araçsaldır.  Seyirci sahnedeki kodları, dekode (deşifre) etmek durumundadır. Bu çözümlemelerin yapılabilmesi için tiyatroda izleyicinin dikkate alınması gerekir.Tiyatro göstergesi dönüştürülebilir bir göstergedir. Tiyatrodaki gösteren, anlam açısından çoğunlukla devingen bir yapıdadır.  Oyuncu yer değiştiren nesneye göre yer değiştirir Aktör ve nesne arasında bir dolaşım vardır.

Teatral Göstergelerin Sınıflandırılması

Kurgulanmış göstergelerin bilgi aktarma durumu vardır. Göstergeler sembolik, göstergesel vb. olabilir. 1968’de yapılan Tadeusz Kowzan sınıflamasına göre;

Icon, görüntüsel gösterge.

Index, doğrudan gösterme.

Sembol, simge.

Anlam: Her yerde ham olarak olan.

Anlamlama: Ham anlamı kurguladığım, kalıba döktüğümde yaptığımız. Söze dökülmüş, eklemlenmiş olan.

Bu şekilde eylem şemaları çıkarabiliriz ve buradan da tipolojiye ulaşabiliriz.

Semiyotik inceleme; metne bakan ve sahneye bakan. Metne bakan inceleme, daha çok yapısalcı okuma metodunu kullanıyor. Sıkı bir çerçevesi var. Saussure’den yola çıkıyor. Gösterge ve anlam temeline dayalı. Betimsel bir çalışma örneği. Betimsel çalışma, bize ayrıntılı bilgi verir. Değişmez kodları vardır. Ortaoyunu ve Commedia Dell’Arte bu yönde incelenebilir. Türle ilgili bilgiye gidilebilir. Sahneye bakan inceleme ise gösterge kuramına daha yakın. Peirce ile yorumsal incelemeye dayalı.

Semiyotik inceleme, oyun üzerinden kurgulanmalıdır. Bu, metinden bağımsız özgür bir okuma biçimidir. Devreye giren en önemli kavram, o oyunu oyun yapan konvansiyonlardır. Burada iki tür kod devreye girer.

  • Tamamıyla tiyatroya dair kodlar: giriş-çıkışlar, perdenin açılması, gong sesi vb.)
  • Diğer göstertergesel kodlar (ışık, gölge vb. diğer sanatlarda da kullanılabilen)

İki tür kod da kültürel anlamda anlam üretmelidir. Yoksa göstergesel karşılıkları olmaz, anlaşılmaz olurlar

Ortaoyununda oyunun başlaması ile İngiliz tiyatrosundaki başlangıç kültürel kodlara bağlıdır. Sahneleyen ile alıcı izleyici arasında bir sözleşme (kontrat) vardır. Uzlaşımsal dolayısıyla kültürel verilerin (kodların) paylaşılması amacı vardır. Burada iki sorun ortaya çıkar:

  • Modern tiyatro alışılmış konvansiyonlar ile kırılır.
  • Kodlamanın yanlış anlaşılması.

Göstergelere mantık açısından bakıldığında, bağlamında yorumlanmalarının önemli olduğu görülür. Bu, biçimsel bakıştan farklıdır. Göstergenin bağlamında nasıl sunulduğu ve bize hangi bilişsel işlemleri yaptırdığı önemlidir.

Peirce’ten etkilenen bir başka yaklaşımda onun devamı olarak üç ayakta anlam çözümlemesine gidilir.

  • Oyunu kuranlar
  • Oyunu izleyenler
  • Referanslar, göndergeler dizgesi (Shakespeare’den etkilenmeler vs.)

Oyunu kuran bu ayaklar üzerinden kurar ve izleyici de bunun üzerinden bir çözümleme yapar. Bu tip okumada gösterge ve bağlamını gözden kaçırmamak gerekir. Yani sahnede gösterilen ile onun dış dünyadaki gösterilmeyeni arasındaki ilişki. İzleyici, sunulan anlamın ortağıdır. Yazarın konumu, izleyicisi oyuna katması ile incelenir. Yapısalcı ise yazarı sadece yazdıkları üzerinden inceler. Tiyatro göstergelerin  bütün oyun içindeki yeri incelenmelidir.

Redundant (artık bilgi), tiyatrodaki artık bilgi hem anlamsal hem yapısal olarak önem taşır. Yargılar, kararlar, duyguların etkin ve belirgin olması için metnin yapısal ve anlamsal açıdan gücü olması gerekir. Artık bilgi metnin gücünü artıran bir unsurdur. Burada söylem stratejileri devreye girer. Amaç, doyurucu bir biçimde içeriği aktarmaktır. Artık bilgi bu bakımdan işlevsel bir önem kazanır.

Kaynakça

Açıklamalı Göstergebilim Sözlüğü, Mehmet Rıfat, Türkiye İş Bankası Yayınları

Gösterge Bilimin ABC’si, Mehmet Rıfat, Say Yayınları

Yapısalcılık ve Bir Uygulama: Melih Cevdet Anday Tiyatrosu, Gündoğan Yayınları

Tiyatroda Gösterge Bilimi, Hasibe Kalkan, E yayınları

Not: Yazının telif hakları pophaber.com’a aittir.

Pop Haber

Push-ups are essential for home workouts. Make sure you're in good shape to get maximum benefits. Your spine should be straight and in line with your hips that you haven't lowered. You usually need to open your palms a little more than your shoulders, but you can open your arms for better chest work or bring them closer together for better arm work. You should also do incline push-ups for better overall muscle development.

How to Build Muscle at Home?

Push-ups are essential for home workouts. Make sure you're in good shape to get maximum benefits. Your spine should be straight and in line with your hips that you haven't lowered. You usually need to open your palms a little more than your shoulders, but you can open your arms for better chest work or bring them closer together for better arm work. You should also do incline push-ups for better overall muscle development.