Öykücü kimliğinin yanı sıra çevirileriyle ve birçok yazısıyla da edebiyatımıza yaptığı katkı yadsınamaz bir gerçek. Güçlü, başarılı, ilham alınası ve entelektüel bir kadın olmasına ise hiç girmiyorum bile.
Öykücü kimliğinin yanı sıra çevirileriyle ve birçok yazısıyla da edebiyatımıza yaptığı katkı yadsınamaz bir gerçek. Güçlü, başarılı, ilham alınası ve entelektüel bir kadın olmasına ise hiç girmiyorum bile.

“Tomris Uyar: Dizboyu Papatyalar” İncelemesi

Tomris Uyar…    Kaleminden çıkan her satırı büyük bir aşkla okuduğum, imrenilesi kadın.

Zaten hep derim “Ben büyüyünce Tomris olacağım,” diye.  Okura yaşattığı edebi zevk, öykülerinde kurduğu gerçeklik, dilde yaptığı küçük, zekice ve kararında oyunlar ve tabi ki sözcükleri dans ettirircesine kullanışıyla… Bu kadın bir harika dostum.

Öykücü kimliğinin yanı sıra çevirileriyle ve birçok yazısıyla da edebiyatımıza yaptığı katkı yadsınamaz bir gerçek. Güçlü, başarılı, ilham alınası ve entelektüel bir kadın olmasına ise hiç girmiyorum bile.

Gelelim bu müthiş insanın kaleminden çıkan müthiş öykülerin yer aldığı kitaba.

İlk kez 1973 yılında okurla buluşan “Dizboyu Papatyalar” yıllar geçse de değerini ve de güncelliğini kaybetmeyen bir eser. Sade açık, akıcı bir dil ve bir tablo gibi okura aktarılan yalın,  gerçekçi tasvirler, okuru sıkmadan  ve  üstün körü  geçmeden, okura ustaca sunulmuş karakter analizleri…

Üstelik farklı yaştan ve cinsiyetlerden, farklı sosyal, kültürel ve ekonomik çevrelerden seçilerek oluşturulmuş karakterler.

Öykülerin kendi gerçekliğinin içerisinde okura yansıtılan ülke gerçekliği var bir de öykülerde.

Hani şu yıllardır kurtulamadığımız gerçekliğimiz.

İşte tüm bunlar birleştiğinde ortaya çıkan ahenkli bir okuma zevki ile “şiir yalınlığında” öykülerle buluşmuş oluyor  okur.

Birbirinden farklı sekiz öykü yer alıyor kitapta. Birbirinden farklı sekiz ana karakter.

İlk öykü “Hakların En Güzeli” bir konuşma üzerinden gelişen bir öyküdür köylü ve eski bir suçlunun konuşmaları üzerinden akan, bir sosyolojik değerlendirmedir de aslında.

İkinci öykü ise, “Emekli Albay Halit Akçam’ın İki Günü” ve bu öykü, Turgut’a ithaf edilmiştir.

Fakat eş olan Turgut’a mı, oğul olan Turgut’a mı bilemiyorum.  

“hayatının romanını” yazma çabasında olan emekli albayımızın, emeklilik yıllarındaki varoluşsal sıkıntıları ve iki gününü aktarmıştır Tomris Uyar.

70’ li yıllarda emeklilik günlerini yaşayan albay amcamız, onun alışkanlıkları, sıkıntıları, hayalleri, keşkeleri ve emeklilikle başa çıkma çabaları. İki güne neler sığar neler.

Üçüncü öykü “Yaz Suyu” bir istasyon manzarasıyla açılıyor.  Haziran başlarında olan bir tren yolculuğu öyküsüydü bu. Vagonlar arasında siz de süzülüyorsunuz adeta yolcularla beraber.

Fakat bu öykü Aydın’ın öyküsüdür. Bir yolculuk ile başlayan ve İstanbul’a uzanan…

Bu öyküyü Aydın’ın  gözünden görür, Aydın’ın ağzından işitiriz.

Dördüncü öykü “Bir Konuk” bu öykünün ana karakteri ise orta yaşlarında bir kadın olan Feride Hanım. Eşi Behçet Bey ile küçük ve bakımsız evlerinde ağırladıkları konukları. Bu öyküde de olaylar ve diğer her şey ana karakterin konuşması üzerinden aktarılmıştır.

Feride Hanımın, gençliğine olan hasreti, yalnızlığı, dünü, bugünü ve her şeyi film gibi gözerinizin önüne seren betimlemeler. Koltuk yamalarından, cam kitaplıktaki kitaplara dek hepsi birer nakış işlemesi gibi incelikle yerleştirilmiştir öykünün içerisine.

Ve ana karakterimiz Feride Hanımın isminin hikayesinden, kendi hikayesine uzanan yolculuk…

Kimdi Feride?

Beşinci öykü kitaba da ismini veren  “Dizboyu Papatyalar” …

Sanırım benim de bu kitaptaki favori öykümdü bu öykü. Gerçi hepsi birbirinden güzel.

Fakat bu öykünün bambaşka bir şiirselliği var.

Kendine ait bir ahengi var.

Şermin Hanımın öyküsüydü bu öykü. Başkentte geçiyordu.

Banka müfettişi olan eşinden gelen bir mektupla başlar,

Sonra Şermin Hanımın gözünden Orhan Beyi tasvir eder Tomris Uyar.

Ardından, puslu Ankara sokaklarında gezinirsiniz Şermin Hanım, kemanı ve Şermin Hanımın mutsuzluğu.

Fakat yine öykünün gerçekliğine eşlik eden insan manzaraları, sosyolojik değerlendirmeler, dönemin gerçekliği vardı etrafta.  Metin sağlam bir temele oturtulmuştu yani.

Sıkışmışlığı yaşayan bir sanatçı olan Şermin Hanımın öyküsü dört bölümde karşınıza çıkmaktaydı.

Bir şehir üzerinden size hem o şehirde yaşayanların ruh halini hem çarpıklaşan bir           şeyleri, hem de o dönemi aktarır bize Tomris Uyar.

Bir bardak konyak içimini yalnızca okutmaz,  konyağın her yudumunu genzinizde hissettirir.

“Akdeniz’in ortak dili” dir, belki bunlar hep…

 “Ömür Biter Yol Biter” ise Kitapta yer alan altıncı öykü.

Bu öykü de bizi ne bekliyor peki?

İnsanlar mı, yol mu, aşk mı, keşkeler mi?

Belki hepsidir. Belki de hiçbiri.

Bu öyküde de ana karakterimiz bir kadın.

Yine bir kadın öyküsü okuyoruz Tomris Uyar’ın kaleminden.  Yetimliği, yoksulluğu, yitikliği, zayıflığı yaşamış bir kadının öyküsü bu öykü.  Müzeyyen’in öyküsü. Çevresi tarafından  “yarım akıllı” olduğuna inandırılmış bir kadın müzeyyen.

“Limanda” yedinci öykü bu kitapta yer alan.

Bu öykü ise eski bir Yeşilçam jönü olan İzzet ‘in öyküsü.

Bu öyküde İzzet’in  gözünden görüyoruz her şeyi ve gittiği sahil kasabasını.

Öykünün ikinci bölümünde ise Meliha Hanımı da tanıyoruz İzzet beyin gözünden.

Üçüncü bölümde ise yaz halleri ve mekan tasvirleri ile birlikte ana karakterin iç dünyası sunuluyordu biz okurlara. Bir de Yeşilçam klişelerine hafiften göz kırpıyor.

Dördüncü bölümde ise  bir diyalog eşliğinde okura iki karakterin geçmişleri sunulur adeta.

Beşinci bölümde ise yine Yeşilçam klişelerine göz kırparken bir yandan da ana karakterimiz olan İzzet’in iç dünyasına geri döneriz. Bir yandan da sosyal yaşama dair eleştiriler getirir Tomris Uyar.

Ve gelelim son öykümüz olan “Aykırı Dal Üstüne” adlı öyküye.

Bu öyküde bizi ne bekliyordu hangi gerçekliğin içine süzülecektik?

Yaşlılık gerçeğiyle ölüm gerçeğiyle yüzleşiyorduk bu öyküde.

Doğanın döngüsüyle, zamana yayılan bir direnişti bir yandan da aslında.

Ah, bu öyküleri okuduktan sonra diyorum ki

Bunlar öykü ise diğer okuduklarımız yazmaya çabaladıklarımız nedir?

Bu makalenin tüm hakları www.pophaber.com’a aittir.

Pop Haber

Neden bu ipuçlarına ihtiyacımız var? Çünkü çoğu insan liderlik pozisyonuna geçmeyi başardı, ancak ne yazık ki bu deneyim acıklı bir şekilde sona erdi. Bunun nedeni, lider olmanın ne demek olduğunu anlamamalarıdır. Sadece sahip oldukları güce odaklanmak ve bu gücün getireceği sorumluluğu görmezden gelmek, onları bu kaçınılmaz sona sürüklüyor. Peki başarılı bir lider olmak için ne gerekiyor?

Daha İyi Bir Lider Olmak İçin Sahip Olmanız Gereken Nitelikler

Neden bu ipuçlarına ihtiyacımız var? Çünkü çoğu insan liderlik pozisyonuna geçmeyi başardı, ancak ne yazık ki bu deneyim acıklı bir şekilde sona erdi. Bunun nedeni, lider olmanın ne demek olduğunu anlamamalarıdır. Sadece sahip oldukları güce odaklanmak ve bu gücün getireceği sorumluluğu görmezden gelmek, onları bu kaçınılmaz sona sürüklüyor. Peki başarılı bir lider olmak için ne gerekiyor?