Merce Cunningham’ın kariyerini üç dönemde ele alabiliriz: Bunlardan biri performansçı ikisi ise koreograf olduğu dönemlerdir. Her üç kariyerinde de dansı anlayışımıza önemli katkılarda bulunmuştur.
Performansçı kariyerinde özellikle Martha Graham’ın işlerinde ön plana çıkmıştır. Fiziksel yapısının ve atletikliğinin kendi özgülüğü, alarm vericiliği ile dikkat çekmiştir. Graham’ın estetik projesi için kritik önemde olan estetik bir gerilim yaratan odağı hareket üzerineydi. Gövdesi uzundu ve kemiklerinin kendine özgü bir yapısı vardı. Vücut yapısı her an her yöne hareket etmeye hazır görünüyordu. Kendi teknik becerisi ile baletlik ve modern dans tekniğini birleştirmiştir.
Cunningham’ın estetik dünyası için bu iki tarzı bir araya getirmesi, tekniğinin temelini oluşturmuştur. Bu çalışma programı kendisinin modern estetiğe vücut vermesinin başlıca aracı olmuştur. Aslında bu durum Graham ile rakip olmasına yol açmıştır. Her iki isim de dansçı jenerasyonlarını etkilemiştir. Cunningham’ın tekniği bir dizi ısınma ve aktive etme egzersizini içeriyor. Bu egzersizler balede bar (çubuk) ile yapılan egzersizlerdir ancak Cunningham barı kaldırarak egzersizleri performa ettirmiştir. Bu ısınma hareketlerini daha uzun kalıplar takip eder ve odanın çeşitli yerlerinde gezmeye başlıyor performansçılar. Bu gezinme esnasında ayaklar hem paralel hem turn-out şeklinde bulunmaktadır. Dansçı, alışılmamış kol çiftlemeleri, bacak çiftlemeleri ve bel hareketleri ile sanki olanaklar envanteri yapmaktadır. Cunningham, hareketler için balede yerleşik olan Fransızca kelimelerden yararlanmak yerine, kendisi kelimeler getirmiştir: “Kaldırmalar”, “bel kıvrımı”, “twist” gibi anatomik somutluğu ve hareket menzilini ifade eden etiketlerdir. Olgulara dayalı olma hali kendisinin koreografi konusundaki perspektifinde yerini buldu. Cunningham, psikolojik derin karmaşaya, güzelliğe ya da ilhama dayandırmadı yöntemini: Dans doğurmadı, onları yaptı.
Hareketleri anlam katmanları yükünden kurtarmıştır. Bedenin yaşamsallığı, hareketin dinamizmi, hareketsizliğin rahatlığı; anlam yüklerinden arındırılarak hayata geçirilmiştir. Hareketi daha önce sahip olmadığı bir maddesellik üzerinden ele almıştır. Hareketi, ruhsal ifadenin aracı olmaktan çıkararak, olduğu şekilde görünmesini sağlamıştır. Kendisinden önceki koreografların aksine; hareketi, birbirinden çoğul ve çeşitli anlamların taşıyıcısı ve işaretleyicisi olarak kullanmaya karşı direnmiştir. Bu maddeselliği yaratırken geliştirdiği dans tekniği kadar dans kompozisyonuna getirdiği radikal yaklaşım da etkilidir. Cunningham bu dans kompozisyonlarında oturmuş bir duygusal ilerleme, anlatı ya da müziksel yapı kullanmaz. Biraz da kendisinin hayat boyu eşi olmuş John Cage’den ilham alarak rastgele yaratılmış ve düzenlenmiş hareketler ve rastlantısal prosedürler yaratmıştır. “Suit By Chance” isimli gösterisinde, Cunningham, dansı vücut parçalarına atomize etmiş, hareketlere bölmüş, mekanı; içerisinden geçen yollara bölmüştür. Tüm bunlardan bir unsamble elde etmiştir. Böylelikle yüz yılın en radikal artistik girişimlerinden birini ortaya koymuştur. Mark Morrisson’ın konser dansında yaptığı, MTV ya da “So You Think You Can Dance” koreograflarıyla ciddi bir zıtlık oluşturur. Çünkü tüm bu isimlerde müzikal görselleştirme söz konusudur. Cunningham’ın erken dönem kumpanyaları son derece birbirinden farklı dansçıları içerdi; ten renkleri anlamında değil ancak vücut şekli ve boyutu anlamında.
Koreografik, müzikal ve sahnesel alanları otonom parçalar haline getirerek, bunların arasında yeniden bağ kurma deneyleri yapmışlardır. Gündelik hareketler ile dans hareketleri arasındaki ayrımları sorgulamış ve tamamen yeni bir hareketler repertuarı yaratmışlardır. Gündelik hareketler ile sahne haraketleri arasındaki ayrımın erozyona uğraması, yeni bir olasılıklar hissinin kapılarını açmıştır ve daha eşitlikçi bir tarz olarak algılanmıştır. Kumpanya 1972’de İran’a gittiğinde büyük bir beğeni ile karşılanmış ve Amerikan Dış İşleri Bakanlığı tarafından demokrasinin bir amblemi olarak algılanmış. Ancak Cunningham kendi hayatı boyutu boyunca çalışmalarının bu çeşit yorumlamalarına direnmiştir. Kendi dansı ile ilgili konuşmaları kendisine bırakılmasını kibarca rica etmiştir. Kendisini beden alanında tutmaya çalışarak; dansçıları zamanlamaları nasıl farklı kalıplar içinde sahnede gerçekleştirilebilir gibi konuları araşırmıştır. İçine gömülü olduğu gay sanat dünyasının sağladığı zırhlarının ardında Cunningham homofobiye de maruz kalmıştır. Bu homofobi, erkek dansçılara dönük önyargıları şiddetlendirmiştir; 1950-60’larda bu önyargı toplumda çok etkili olmuştur. O bu nefrete ve önyargıya dansın fiziksel olgularına odaklanarak direnmiş ve hareketin ifade gücü ile karşı çıkmıştır.
Film, video ve diğer görsel medya formlarının arasındaki yeni etkileşim biçimlerini aramıştır. “Life Forms” isimli çalışmasında bilgisayar yazılımları kullanmıştır. Hareketin anatomik olanaklarının projelendirilmesi ve bunun sahne mekanında gerçekleştirilmesine dayalı “Life Forma”da her hareket anı spesifikleştirilmiştir. Bilgisayar programının sağladığı olanaklarla çok detaylı hareket sekansları tasarlamış ve yeni hareket biçimlerini ve zamanlarını da bilgisayar ortamında deneylemiştir. Teknolojik olan ve bedensel olan ayrımını reddetmiştir ve çeşitli şekillerde bedensel olanla teknolojik olan arasında “cyburg”vari arayüzler oluşturmuştur. “Motion capture” (ağır çekim) tekniğinin başarılı kullanımı bu tasarımların örneklerinden biridir. Cunningham’ın bilgisayar programı kullanarak yaptığı koreografiler onun kariyerinin üçüncü bölümünü oluşturur. Önce bilgisayar tarafından yaratılmış modeller kullanmış, ardından dansçılara bunları taklit ettirmiştir. Bu süreçte dansçılarının bedensel özelleri ile daha az ilgilenmiş, bir dansçının hareket olanaklarına daha çok odaklanmıştır. Ne var ki bu hedef, bilgisayar imgelerine daha uygun görünmektedir. Dansçılar için yeni meydan okumalar, zorluklar yaratmıştır; onları yarattıkları dans tekniklerini değiştirmeye zorlamıştır. Dansçılar sürekli bir pozisyondan ötekine hareket etmek zorunda kaldılar ve bu durum giderek daha da ön görülemez bir hale gelmiştir. Karmaşık zamanlamalar, efor ve gerilim çeşitlemeleri yarattı. Efor ve gerilimin kendisi koreografinin odağı değildi, koreografinin odağı Cunningham’ın bilgisayarda geliştirdiği farklı olası şekiller, bel, kol, bacak, kafa hareketleri ve birbiriyle ilişkileridir. Bu çeşitlilik içinde insan olanla dijital olan arasında yeni olası bağlılıklar yaratmaya neden olmuştur.
Erken 1970’lerden başlayarak Cunningham Stüdyo, kumpanya için bir prova merkezine dönüştü. Kumpanya çalışmaları burada sunulmaya başlandı. Burası Cunningham tekniğini sunan bir okul gibi çalışmaya başlamıştır ve buradan birçok yeni koreograf yetişmiştir. Cunningham burada yetişen koreograflara uygun kiralara, mekan ve sahne sağlamıştır. 1970’ler, 80’ler ve 90’lar boyunca New York’taki bütün küçük tiyatrolar sanat direktörlerinin eline geçerken Cuningham Stüdyo bu eşitlikçi yapısı ile ayakta kalmayı başarmıştır. Cunningham da Stüdyo’da anatomik olarak mümkün olan hareketleri çalışmaya devam etmiştir.
Kaynakça
Foster, L. S., 2010, “Merce Cunningham 1919-2009”, MITT Press, S.54, SS.7-9
İngilizce aslından Türkçeye çevrilmiştir.