Netflix’in ikinci Türkiye yapımı olan Atiye dizisini bitirmenin dayanılmaz ağırlığını yaşıyorum. Değerlendirme yazısı için uzun denilebilecek bir sürede izledim sekiz bölümü. Tanıdığım birçok kişi yayına girdiği ilk gün bitirdi. 27 Aralık 2019’ da yayına giren dizi, beklenen ilgiyi kendisine çekti diyebilirim. Şu ana kadar hakkında epey şey yazılıp çizildi. Yeterince Youtube içeriği üretildi.
Netflix’in ikinci Türkiye yapımı olan Atiye dizisini bitirmenin dayanılmaz ağırlığını yaşıyorum. Değerlendirme yazısı için uzun denilebilecek bir sürede izledim sekiz bölümü. Tanıdığım birçok kişi yayına girdiği ilk gün bitirdi. 27 Aralık 2019’ da yayına giren dizi, beklenen ilgiyi kendisine çekti diyebilirim. Şu ana kadar hakkında epey şey yazılıp çizildi. Yeterince Youtube içeriği üretildi.

Atiye Dizisi 1. Sezon Değerlendirmesi

Başlarken belirteyim bir dizi eleştirisi için biraz uzun bir yazı olacak. Böyle olmasını istemezdim. Gene de keyifli hale getirmeye gayret edelim.

Netflix’in ikinci Türkiye yapımı olan Atiye dizisini bitirmenin dayanılmaz ağırlığını yaşıyorum.  Değerlendirme yazısı için uzun denilebilecek bir sürede izledim sekiz bölümü. Tanıdığım birçok kişi yayına girdiği ilk gün bitirdi. 27 Aralık 2019’ da yayına giren dizi, beklenen ilgiyi kendisine çekti diyebilirim.  Şu ana kadar hakkında epey şey yazılıp çizildi. Yeterince Youtube içeriği üretildi.

“Atiye Dizisinden Ne bekleyebiliriz?” yazımda dizi yayına girmeden söylediklerimin dizinin oturduğu zeminde mistik bir kehanet gibi gerçekleşmiş olmasına sevinemedim. Olabilecek olanın tahmininden mutlu olamadım. Netfilix’in özel olarak beni mutlu etmek istediğini düşünmüyordum tabi. Hakan: Muhafız dizisi sonrası bu kez daha iyiye dönük bir arayışın olabileceğini  diliyordum. Naifçe bir dilekmiş.

Bu iki Türkiye yapımına baktığımda, Netflix’in Türkiye stratejisinin belirşenmiş olduğunu görüyoruz.  2019 yılında Netflix tarafından açıklanan Türkiye’deki Neflix abone sayısının 1.8 milyon olmasına, dizinin yayınlanmasıyla birlikte ne kadar bir artış gösterdiğini bilmiyoruz.  Netflix bu iki dizi olmadan da abone sayısını giderek arttıran bir online platformdu. Stratejileri, abone sayılarını hızlı bir şekilde arttırmak değil o zaman.  Geriye tek bir seçenek kalıyor. Hap Dizi. Hakan: Muhafız dizisini, altyazı, dublaj seçenekleriyle bütün dünyada on milyon izlenme sayısına ulaşmasının ardından mistik-fantastik yapının hazır tüketicileri olduğunu gördüler. 

Hap Dizi Nedir?

Bir ilaç biçimini bir dizi eleştirisinde neden kullanmak zorunda kaldığımı ben de bilmiyorum şu an. Yazının bir değerlendirme yazısından daha çok eleştiri  yazısı kıvamında gideceğinden kendime bir metafor yaratmayı daha uygun buldum.  Hap Dizi: yaratılan, şişirilen dizi tüketme ihtiyacımıza ( hastalığımıza)  sanatsal açıdan estetik olmaktan uzak bir projenin yutmamız için sunulan halidir.  Antibiyotikler gibi bütün zararlı bakterirle birlikte yararlı bakterileri de öldürür. Reçetesiz üretilir.  Uzun zaman kullanılırsa sanatsal bağışıklık sistemini çökertir.  Buradan Atiye dizisini izlemek sizi öldürür  falan gibi bir yere  bağlanmayın.  Nietzsche, “Seni öldürmeyen şey güçlendirir,” demişti.

Dizinin yönetmenleri Özen Açıktan ve Gönenç uyanık diziyi “mistik-drama” olarak tanımlamışlar. Bu bir tür ayrımı. Ne olduğunu tanımlamak için ne olmadığını tanımlamak. Bu bir yaklaşım. Yapısalcı bir yaklaşım. Tzvetan Todorov’ un Fantastik: Edebi Türe Yapısal Bir Yaklaşım kitabı tam da bu bakış açısı üzerinden yazılmış bir kitap.  Edebiyat ve sinema ilişkisini düşündüğümüzde kılavuz görevi görecek tanımlamalar içeriyor. Başlarken bu kitaptan Fantastik türü ve alt dallarını içeren tanımlamasını kullanmak isterim.

“Gördüğümüz gibi fantastik, bir kararsızlık süresi kadardır:  algılardıkları şeyin, paylaşılan düşüncenin tanımladığı biçimiyle, “gerçeklik” olup olmadığına karar vermek zorunda kalan okuyucunun  ve öykü kişisinin ortak kararsızlığı. Öykünün sonunda öykü kişisi değil de okuyucu yine de bir seçim yapar, çözümlerden birini benimser ve fantastiğin dışına çıkar. Gerçekliğin yasaları olduğu gibi duruyor ve anlatılan olayları açıklamaya yarıyorsa yapıt başka bir türe girer: tekinsiz türe. Ya da tersine okuyucu, olayı açıklamak için yeni doğa yasalarını kabul etmek durumundaysa olağanüstü türe girmiş oluruz.” ( Tzvetan Todorov, Metis Yayınları, S47. )

Her iki yönetmenin de “mistik” tanımlamaları bu olağanüstüyü içeriyor. Atiye, başına gelen şeyleri “gerçeklik” olarak algılayarak fantastik alandan çıkar.  Edebiyatın türsel tanımlamaları sinemayla ilgili anoloji kurmamız açısından bir başlangıç noktası olabilir. Mistisisizm.

Gelelim dizimize, kısmına geleyim artık.  İstanbul’da yaşayan ressam Atiye (Beren Saat), çocukluğundan beri bir sembolün çeşitli hallerini resmeden bir ressamdır. İnsanlık tarihin en eski inanç merkezi olan Göbeklitepe’ de kazı çalışmalarını sürdüren arkeolog  Erhan (Mehmet Günsür) tarafından ortaya çıkarılan yeni buluntuyla birlikte Atiye’ nin kendi kişisel geçmişine  dair yolculuğu başlar.

Spiritüel bir yolculuktur bu. Dizide geçen her meseleyi bu yazının meselesi yapmak istemiyorum. “Atiye Nasıl Kurtulur?” yazısı yazmak gibi bir amacım yok. “Atiye Neden Kurtulamadı?” yazısına varım.

Atiye Neden Kurtulamadı? Anadolu Mitolojisi Bir Çare mi?

Dizinin Anadolu ve Mezopotamya mitolojilerine göndermeleri çok fazla. Senaryonun temel meselesini bu mitolojiyi içeriyor. Ana karakterimizin bütün meselesi de bu mitolojinin ona yüklediği görevlerle ilintili. Nedir bu Şahmeran meselesini az çok biliyor olsam da, dizi yayına girdikten sonra araştıranlardanım.

Şahmeran Mitolojisi

“Anadolu’da uzun yıllardır halk arasında yaşayan Şahmeran Efsanesinde amansız bir hastalığa yakalanan kralın derdinin dermanı yalnızca Şahmeran’ın etinin kaynatılarak yenmesidir. Şahmeran’ın âşık olduğu genci tuzağa düşürerek kral’ın isteğini yerine getirmek için harekete geçen vezirin amacı ise bambaşkadır. O Şahmeranın etini yiyip dünyanın bütün sırlarına hâkim olmak istemektedir. Fakat ne kral ne de vezir amacına ulaşamaz. Şahmeran’ın şifalı kısmı olan başı yerine zehirli kısmı olan kuyruğunu yiyen vezir ölür ve layığını bulur. Şahmeranın başını ısıran Tahmasb ise dünyanın tüm sırlarına hâkim “lokman hekim” olarak bir başka efsane kahramanına dönüşür. Burada dünyanın bütün sırlarına hâkim bir varlığın sırlarına erme çabası insanoğlunun ölümsüzlük “ab-ı hayat” suyunu bulma saplantısını hatırlatmaktadır.” (Balıkçı, Ş. (2018). Şahmeran Efsanesi ve Yılan Tılsımlarının Psikanalitik Açıdan Değerlendirilmesi. Uluslararası Folklor Akademi Dergisi. Cilt:1, Sayı:1, 53-64.)

Şanlıurfa’ nın Göbeklitepe’ sinden Adıyaman’ ın  Komagene Uygarlığı’ na gidişini nasıl algılayabiliriz? Neden Göbeklitepe eksen halden çıkıp Komagene de işlendi? Bu tarihsel mekanlar diziye anlamsal açıdan nasıl bir katkı yapıyor? Nemrut Dağı’ nda yerinaltında kaybolan Atiye’ yi ararken patlatılan dinamitlerin arkeolojiyle kurduğumuz ilişkiyi gözler önüne serdiğini göremediler mi?

Kendi cevabım: Gene göremedier.  Başka bir dert var burada. Tanıtım derdi. Bölgenin kültürel olarak tanıtılması. O zaman Göbeklitepe belgeseli çek. Nemrut Dağı belgeseli çek. Komagene Uygarlığı belgeseli çek. Mekansal atmosferlerin diziye bütünsel olarak hizmet ettiğini düşünmüyorum.

Özetle mitolojik hikaye örüntüsü bu şekilde. İlgilenenler için Google’ da yapılacak ufak bir gezintide güzel araştırmalar bulunuyor. Gelelelim gelemediğimiz dizimize.

Yabancı bir senaristin elinden çıkan bir proje olduğunu hemen anlıyoruz. Özellikle diyalogların gelişiminde bu açığa çıkıyor. Amerikan dizi kurgusuna dair bir gelişim seyri de var. Her bölüm doruk noktasında bırakılmaya çalışılmış. Bir önceki bölümde izleyici tarafından tahmini çok kolay meseleler bir sonraki bölüme aktarılmış. Atiye’ nin kardeşi Cansu ile Atiye’nin sevgilisi Ozan arasında bir yakınlaşma olabileceği daha ilk bölümde sezinletildi. Birbirlerine bakışlarındaki tuhaflıklardan bunun olma ihtimalini göstermek istediler. Öyle de oldu. Belirsizlik yaratılmış gibi duran bu unsur sinemanın asal unsurlarından. Seyircinin ilgisini diri tutacak bir çentik atmak. Bu tarz belirsizliklerdeki merak unsurunun iyi hesaplanmış olması önemli. Seyirci kendi sekezasını izlediği şeyde gerçekleşmiş olmasını ister.  Çoğu zaman da bunun için izleriz bu tarz yapımları. Bu belirsizliğin göze parmak sokarcasına yapılmasını sorunlu buldum.

Dizinin senaryosal bağlamda bir sürü hataya sahip oluşu bu yüzden olabilir. Atiye’ nin anne ve babasının boğaz manzaralı görece lüks bir evde oturması sosyolojik olarak mümkün değil.  Mümkünatını dizide görebilmemiz gerekli. Baba’ yı güvenlik şirketi sahibi yapmak ailenin yaşadığı sınıfsal dönüşümü içermiyor.  Buna pratik bir çözüm bulunmuş gibi yapılmış. Onların orta-üst sınıf bir hayat sürmeleri de dizinin gerçeklik zeminini zayıflatıyor. Neredeyse bütün evler boğaz manzaralı.  Nazım Kurtis. Atiye Özgürsoy gibi isimlerin ve soyisimlerin bu şekilde tercih edilmiş olması bana kalırsa gereksiz göndermeler içeriyor. Tuncel Kurtiz ve Nazım Hikmet’ e aralanan bir kapı olarak okudum bütün bu isimleri.

Senaryodaki maddi bir hata olarak gördüğüm bir şeyden bahsetmesem olmaz. Şahmeran anlatasındaki büyüsel güç, Şahmeran öldükten sonra kızlarına geçecek şekilde kuruludur. Bu yapıyı tabi ki bozabilirsiniz. Mitolojik anlatıya tümüyle bağlı kalmak zorunda değil hiçbir proje. Dizide bu hikayeden sıkça bahsedilse de Atiye’nin anneannesi ölmeden bu yeteneğin ona geçmesini dizideki bir çok sıkıntının en büyükleri arasında görüyorum.

Fantastik tesadüfleri sever. Hatta tümüyle tesadüfler üzerine kuruludur çoğu zaman. Burada tevafuk zemini yaratılmaya çalışılmış. Doğulu bir yazgı tanımı  ele alınmış. “Başına geleceklerden kaçamazsın,” bağlamına yerleştirilmiş.  Dizide neredeyse bütün her şey bir başka şeyle tesadüfen karşılaşması üzerine kurulu. Atiye’ nin kendine dönük yolculuğu Göbeklitepe’ de bulunan yeni kalıntıların gece yarısı telefonuna haber mesajı olarak gelmesiyle başladığını unutmayalım. Ozan ile ayrılık buluşmaları sırasında Cansu’ nun ablasına attığı mesajın Atiye’ nin masadan kalkıp tuvalete gitmesi sonrası gelişi ve daha bir sürü tesadüf eseri karakterlerin hayatları dizide sıkça değişiyor. Dizideki Öner Hoca (Cezmi Baskın) üçüncü bölümde, “Tesadüf diye bir şey yoktur. Buradaysan bir sebebi var. Sonucu da olacaktır,” der. Olan her şeye inanılmasını isteyen bir niyeti söylemiş olur.

Dizinin final bölümü de bir sürü tesadüfün ürünü olarak biter. Umulmadık şekilde birçok şey açığa çıkar.  Yeni sorular ve yeni cevaplar bir sonraki sezona bırakılmıştır.  

Oyunculuklar

Kötü bir projeyi iyi oyunculukla izlenebilir kılabilirsiniz, oyunculuk sanatı sinema sanatının önüne geçebilir usta oyuncularla. Her ikisinin birleşimi iyi bir projeyi oluşturur. Projenin prodüksiyonunun iyi oluşu bu meseleyi halletmeye yetmemiş. Yaratılan karakterlerin iyi olamayışı oyunculukları da ortalama hale getirmiştir. Beren Saat ya da Mehmet Günsür’ e getirilebilecek bir eleştiri bulamıyorum. İyi oyunculukla toparlanabilecek bir dizi değil bu. Oyuncu kadrosunda son derece iyi oyuncular var.  Meral Çetinkaya, Cezmi Baskın, Başak Köklükaya bunlardan birkaçı.

Son Bakış

Yazının başında açımlamaya çalıştığım Hap Dizi kavramını aşalabildiklerini düşünmüyorum. Atiye dizininin 2020’ de yayınlanacak 2. Sezonunda da sorunlar tekrar edecek, hatta daha da görünür olacaktır. Dizi izleme alışkanlıklarımıza uygun diziler ürettiklerini görmemiz gerekiyor diye düşünenlerdenim. Türkiye’ de uzun yıllar TV dizisi olarak yayınlanmış yapıları dijital platforma taşımış durumlar. Melodramatik yapıda hepsi. HBO dizileriyle büyümüş bir estetik alımlayışı sahip bir yerden dijital bir platforma geçmedik. Bizimkiler, Kaygusuzlar, İkinci Bahar gibi Yelişçam kodlarının dizi formuna dönüştürüldüğü bir seyir alışkanlığımız var. Z Kuşağı olarak tanımlanan yeni nesil dijital platformalarına aşina kuşak için bu yapı hala varlığını sürdürüyor. Netflix’ in Dark dizisini izleyenler ile Atiye dizisini izleyenler çok farklı kişiler değil.

Genel olarak eleştirel izleme alışkanlığına sahip değiliz.  Atiye dizisine de Hakan Muhafız dizisi gibi naifçe baktığımız sürece de Netflix ya da diğer dijital platformların oluşturduğu pazar yapısı değişmeyecek. Bu konuda karamsar olmadan, tüketici karşı duruşu sergilememiz gerektiğini düşünüyorum. Bizi olduğumuz yerde tutacak hatta geriye çekecek bir yapımı izlemek sıkıntılı bir ilişki.  Netflix’ te yerli bir yapım yayına sokulduğunda, çok izlendiğinde estetik olarak gelişmiş olmuyoruz.

Çare Netflix değil. Çare iyi bir proje. Her anlamıyla iyi ve özellikle senaryosuyla iyi bir proje. Şahsiyet dizisiyle başlatılan gelişimin bütünüyle sürdürülmesi.

Dizide anlatısal olarak iyi bulduğum tek şey Anadolu’ nun kadim halklarından Süryaniler’ in ve Kürtler’in açıkça işlenmiş olması. Bu işlenişte çeşitli sorunlar olsa da buna cesaret edebilmiş olmaları iyi bir adım.

Bu makalenin tüm hakları www.pophaber.com’a aittir.

Pop Haber

Being able to read aloud effectively is essential for voice overs, especially if your job requires you to read from a teleprompter or script. Regularly read books, magazines or news articles aloud for more comfort. Read aloud for at least 30 minutes a day. Practice pronouncing words and work on your intonation. Try changing your voice while reading to challenge yourself.

How to Become a Voice/Dubbing Artist?

Being able to read aloud effectively is essential for voice overs, especially if your job requires you to read from a teleprompter or script. Regularly read books, magazines or news articles aloud for more comfort. Read aloud for at least 30 minutes a day. Practice pronouncing words and work on your intonation. Try changing your voice while reading to challenge yourself.