1765 yılında Glaskow Üniversitesi’nde James Watt tarafından buharlı makinenin icadı ile başladı. Makine ve ar-ge(araştırma ve geliştirme)’ye dayalı gelişmelerin ilerlemesi ile birlikte sadece üretime dayalı olarak makineleşmeye dönük sanayileşmeye bağlı olarak teknoloji ve buluşlar üzerine yapılan çalışmalar da ayrı bir sermaye yatırımı ve gelir kaynağı olarak görülmeye başlandı.
İngiltere’de yük gemilerinin limanlara yanaşarak yüklerini yüksek kârlarla satmaları gerekiyordu. Burada bir paradoks söz konusuydu. Uzun yollar katedilerek İngiltere limanlarına getirilen mallar eğer doğru bir zamanda limana yanaşıp satılamazsa nakliyeciler zarar ediyordu. Borsa ve piyasa fiyatları düşük olduğu an’a denk gelinirse bütün bir çaba heba oluyordu. Bu yüzden gemiler açıkta bekliyor fiyatların ve piyasa talebinin artmasını bekliyorlardı. Fakat, bu seferde gemiler yelkenli olduğu için geminin limana yanaşmasını sağlayacak rüzgârı yakalama sorunu ortaya çıkıyordu. Buharlı makinelerin gemilere uyarlanmış modellerinin ortaya çıkması ile birlikte bu sorun ortadan kalkmış oldu.
Böylece etkili güç kaynağı elde ederek mesafeleri daha hızlı ve az masrafla aşma çabaları artık ticari bir alanda etkin şekilde yer buldu.
Yine İngiltere’de atların çektiği arabalara at yerine uçurtma bağlanarak hareket ettirilmesine dayanan çalışmalarıyla Corc Hackook’un çalışmaları sanayi devrimine de itici bir etki yaratacak buharlı makinelere giden yol tamamlanmış oldu.
Makine modernizasyonu ve teknolojisine dair gelişmeler ve bu gelişmelerin bir yatırım ve ar-ge çalışmasına dönüşmesi ise İngiliz ticaret gemilerinde kullanılan buharlı motorların İngiltere Kraliçesi tarafından “İngiliz Donanması”nın buharlı makinelerle modernizasyonu kararının alınması adına yapılan üretim yatırımları ile birlikte savaş sanayisinin de makineleşme ve teknolojik yenilenmeye yönelmesi ile başladı.
Günümüzde makinelerin dijital teknolojik devrime bağlı olarak dijital devrelerle elektronik komuta ve kontrolüne geçilmiştir. Çok yaygın olmasa da sabit hareket dinamiğine bağlı olarak üretilen malların neredeyse tamamına yakını robotik üretime dayalı bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Robotların gerçekleştirdiği üretim maliyet ve kârlılık yönünden birçok avantajlar barındırdığı için üretimin kaçınılmaz olarak sabit hareket dinamiği diye ifade ettiğimiz alana doğru kayacağını söyleyebiliriz.
Eski yöntemlerle yapılan üretimin maliyeti yüksek olacağından dolayı bir süre sonra yerini yeni üretim avantajı ve değer işleyişine göre kendisinden sonra gelene bırakacaktır.
Örnek olarak ifade etmek gerekirse: Türkiye’de ihracata dayalı üretim mekanik tam yağlı makinelerle yapılan bir üretim ile gerçekleştirilirken günümüzde bu makineler elektronik makinelere yerini bırakmıştır. Eski bir ihracatçı ülke diyebileceğimiz Türkiye ekonomisinde gerçekleşen teknoloji ve makine yenilenmesini çok çok aşan yeni ihracatçı ülkeler kategorisinde yeralan ülkeler arasında sayabileceğimiz, Malezya, Taiwan, Singapur, Çin ve Bangladeş gibi ülkelerde ihracata dayalı üretim büyük oranda otomasyona dayalı bir şekilde gerçekleşmektedir.
Bu makalenin tüm hakları www.pophaber.com’a aittir.